Türkiye, binlerce yıl medeniyetlerin buluşma noktası olmuş, tarihi boyunca pek çok savaş ve kuruluş görmüş bir ülke. Bu topraklarda kurulan medeniyetler, inşa edilen yapılar ve ortaya çıkan gelenekler, bugün bile hayranlık uyandıran zengin bir miras bırakmıştır. İşte, Türkiye’nin görülmesi gereken tarihi rotaları.
Efes, İzmir

Dünyanın yedi harikasından biri olan Artemis Tapınağı ve asırlardır dini merkez işlevi gören Meryem Ana Evi’ne ev sahipliği yapan Efes Antik Kenti, Anadolu uygarlıklarının çeşitliliğini yansıtırken yıllara meydan okumayı da sürdürüyor. Efes, dünya üzerinde kazılan en büyük Grekoromen şehir olma özelliğine sahip ve hem Yunan hem de Roma medeniyetlerinin izlerini taşıyor. Görkemli Celcus Kütüphanesi ve antik tiyatrosu ile ünlü olan Efes, döneminin kültürel ve sanatsal merkeziydi.

Safranbolu, Karabük

1950’lerde modern şehirleşmeden etkilenmeyen Safranbolu, ahşap evleri ve anıtsal yapılarıyla tanınır. 18. yüzyılda Asya ve Avrupa arasındaki ticaretin önemli duraklarından biri olmuş, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde gelişmiştir. Safranbolu, Batı Karadeniz’in geleneksel kent dokusunu koruyan bir yerleşim yeridir.
Merkez, Mardin

Mardin, Mezopotamya’nın incisi olarak tanımlanır ve tarihi boyunca Asurlular, Araplar, Selçuklular, Kürtler, Farslılar, Moğollar ve Osmanlılar gibi birçok güçlü devletin yönetimine girmiştir. Labirent gibi sokakları, taş evleri, medreseleri, kiliseleri ve camileriyle bir kültür mozaiği sunar.

Midyat, Mardin

Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki Mezopotamya Bölgesi’nde yer alan Midyat, tarihi MÖ 2000 yıllarına kadar uzanır. Arap ve Süryani geleneklerinin harmanlandığı Midyat, Mor Gabriel Manastırı ve Mardin Konak gibi önemli yapılarıyla ünlüdür. Midyat’ın hoşgörülü yaşamı, mimarisine de yansımıştır.
Dara Antik Kenti, Mardin

Mardin’in taşa işlenmiş tarihi: “Dara Antik Kenti.“ Mezopotamya’nın Efes’i” olarak bilinen Dara, 505 yılında Sasanilere karşı korunmak amacıyla Doğu Roma İmparatorluğu tarafından inşa edilmiştir. Dara’da kilise, saray, çarşı, Agora, tophane ve köprü kalıntıları bulunur. Romalılar, mezarları yeniden dirileceğine inandıkları için oyuklarla hazırlamışlardır.

Halfeti, Şanlıurfa

Birecik Barajı nedeniyle büyük bir kısmı su altında kalan Halfeti, 2013 yılında “sakin şehir” olarak ilan edilmiştir. Tarihi 3000 yıl öncesine dayanan bu bölge, Fırat Nehri kıyısında kurulmuş ve Asurlular, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından yönetilmiştir. Sular altında kalan bu sessiz şehir, koruduğu değerlerle büyüleyici bir güzellik sunar.
Harran, Şanlıurfa

Harran, Şanlıurfa’ya yaklaşık 45 km mesafede yer alan ve binlerce yıllık tarihe tanıklık eden bir antik kenttir. Harran isminin Sümer ve Akat dillerinde “yolların kesiştiği kavşak” anlamına geldiği tahmin edilmektedir. Efsaneye göre Adem ile Havva’nın cennetten kovulduktan sonra ilk ayak bastığı yer olan Harran, birçok peygamber öyküsünün de merkezindedir. Harran Kalesi, Ulu Camii, Harran Üniversitesi, Harran Höyüğü ve konik kubbeli Harran evleri bu bölgede görebileceğiniz kalıntılardır.

Göbeklitepe, Şanlıurfa

MÖ 10. bin yılın sonlarından MÖ 9. bin yıllarına tarihlenen Göbeklitepe, tarih öncesi dönemlere ışık tutan önemli bir alan olarak kabul edilir. T biçimindeki dikilitaşlar, dünya üzerinde bilinen en eski anıtsal yapılar arasında yer alır. Göbeklitepe’nin karmaşık yapısı, erken dönem insanlarının geometrik prensipleri anladığını ve inşaat planlarına uygulayabildiğini gösterir.

Nemrut Dağı, Adıyaman

Dünyanın sekiz harikasından biri olarak kabul edilen Nemrut Dağı, UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alır. Deniz seviyesinden 2150 metre yükseklikteki bu dağ, Kommagene Krallığı’nın görkemini gözler önüne seren heykelleri ve tümülleriyle ünlüdür. Nemrut Dağı, eşsiz gündoğumu ve günbatımı manzaralarıyla da dikkat çeker.

Hattuşa (Hitit Başkenti), Çorum

Hitit devletinin başkenti olan Hattuşa, Anadolu’nun en önemli arkeolojik alanlarından biridir. MÖ 13. yüzyıldaki yeniden yapılanma dönemine ait kalıntılar arasında aslanlı kapılar, sur duvarları, tapınaklar ve kraliyet konutları bulunur. Tarihin ilk yazılı anlaşması olan Kadeş Anlaşması da burada yapılmıştır.

Antakya

Antakya, Anadolu’nun Arabistan ve Afrika ile kavuşma noktasında yer alır ve tarih boyunca birçok hükümdar ve devlet görmüştür. Helenistik Dönem, Roma İmparatorluğu ve Osmanlı Dönemi izlerini taşıyan Antakya, kültürel ve mimari zenginliğiyle dikkat çeker. Şarkıların, ezan ve çan seslerinin birbirine karıştığı sokaklarında yaşamak paha biçilmez bir deneyimdir.

İstanbul

İstanbul, üç imparatorluk görmüş ve her birinin izlerini mimarisinde, kültüründe ve geleneklerinde yansıtmıştır. Asya ve Avrupa’nın buluşma noktası olan İstanbul, 1985 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiştir. Sultanahmet Arkeolojik Parkı, Süleymaniye Camii, Zeyrek Camii ve İstanbul Kara Surları gibi tarihi alanlar, Topkapı Sarayı, Ayasofya, Şerefiye Sarnıcı, Kariye Müzesi, Süleymaniye Camii, Kız Kulesi, Hidiv Kasrı, Dolmabahçe Sarayı, İstanbul Arkeoloji Müzeleri, Kapalıçarşı ve Mısır Çarşısı gibi önemli yapılar şehrin zengin tarihini yansıtır.
