Arthur Conan Doyle, dedektif Sherlock Holmes’u öldürme kararını aldığında, bu kadar büyük bir üne kavuşacağını beklemiyordu. Ancak ünlü karakterinin maceralarını sona erdirmek zorunda kalmasının arkasında önemli bir sebep bulunuyor.

Doyle, Sherlock Holmes’un sürekli olarak dikkatini çektiğini ve bu durumun onun diğer yazı projelerine zaman ayıramamasına neden olduğunu belirtti. “Sherlock Holmes hayatımı çalıyor,” şeklinde yakınan yazar, bu karakterin yarattığı baskıdan ötürü rahatsızlık duyduğunu ifade etti.

Son öyküsünün son sayfalarını yazarken annesine, “Holmes’un son davasındayım ve bu beyefendiyi bir daha geri dönmemek üzere ortadan kaldıracağım. İsmi bile beni rahatsız ediyor.” şeklinde yazdığı biliniyor. Bu son öykü “Son Dava” adıyla yayımlandı ve karakterin sonu geldi.
Doyle, Sherlock Holmes’u sadece bir karakter olarak bırakmak istemiyor, onu tamamen öldürmek istiyordu. Ancak bu karar, İngiliz Strand dergisinin okuyucuları tarafından hoş karşılanmadı. Kısa öykünün ilk satırlarından bile ölümün izleri hissediliyordu.

Öyküde, Sherlock Holmes ve Dr. Watson, Profesör Moriarty’den kaçmak amacıyla İsviçre’ye gider. Kaldıkları otelde, Reichenbach Şelaleri’ni ziyaret etmeleri tavsiye edilir. Ancak bir otel çalışanının Dr. Watson’dan hastalanan bir kadına yardım etmesini istemesi ve Watson’ın geri döndüğünde kadını bulamaması, bir tuzağa düştüğünü anlamasına neden olur. Şelaleye koştuğunda Holmes’u bulamaz sadece bir kavga izleri ve ardından Holmes’un kaybolduğunu görür.
Daha sonra yayınevinden gelen 30 bin dolarlık teklif üzerine Doyle, Sherlock Holmes’a yeniden hayat verse de bu öyküler kaybolmadan önceki döneme aittir. Türkçe’de bu öyküyü “Son Vaka” veya “Son Dava” olarak okuyabilirsiniz.