New York Magazin’in Başyazarı Frank Rich‘in dergisi için kaleme aldığı yazısında dünden bugüne Broadway‘i özetledi .
Çocukluk Hayaliyle Başlayan Ters Masal
1980 yılında New York Times’ta tiyatro eleştirmeni olarak göreve başladığımda, tiyatro işinin arka planı hakkında ne kadar az şey bildiğimi fark ettim. Washington D.C.’de büyürken Broadway’i romantize eden bir gençtim. Kitaplardan (örneğin Moss Hart’ın Act One adlı eseri), filmlerden (All About Eve) ve aile tatillerinde izlenen Broadway şovlarından oluşan bir fantezi dünyasına inanıyordum.
Ama 1970’lerde New York’a taşındığımda karşıma çıkan “gerçek” Theater District, masallardan oldukça uzaktı: hayat kadınları, porno sinemaları, uyuşturucu bağımlıları, terk edilmiş binalar ve iflasın eşiğindeki bir şehir. 42. Cadde halk arasında artık sadece “The Deuce” olarak anılıyor, Times Square tabelalarında ise The Pajama Game değil Deep Throat yazıyordu.

Düşüşün Başlangıcı: Sahneye Veda Eden Işıklar
1950’ler ve 60’larda Times Square’deki yozlaşma, Variety’nin 1968’de attığı bir manşette şöyle özetlenmişti: “Slime Square” ya da “Crime Square” olarak da bilinen bu bölge, artık Manhattan’ın en tehlikeli noktalarından biri.”
Broadway’deki yapım sayısı da buna paralel olarak düşüşe geçti: 1927-28 sezonunda 264 yeni yapım varken bu sayı 1932-33’te 174’e, 1960’larda ise 60’a, pandemi öncesi yıllarda ise 30’lara kadar geriledi.
Parıltının Arkasındaki Gerçek: Broadway Sahnesinin Karanlık Sahipleri
Times gazetesiyle Shubert kardeşlerin hikâyesi, New York’un merkezi haline gelen Times Square’in doğuşuyla eşzamanlıydı. 1900’lerde sahneye çıkan Lee, J.J. ve Sam Shubert kardeşler, yoksulluktan geldiler ama kısa sürede ABD tiyatrosunun en güçlü isimleri hâline geldiler.
Bu imparatorluk, yolsuzluklarla, cinsel istismarlarla ve korkunç çalışma koşullarıyla kuruldu. Öyle ki, 1943’te sahnelenen Oklahoma! müzikali, kendi rekorunu kırmasına rağmen Shubert’ler tarafından bilinçli olarak sabote edilmeye çalışılmıştı.

Shubert Hanedanlığı: Gölge Oyunları ve Çift Hayatlar
Lee Shubert, 1906’da Herald Square’den kuzeye, yani bugünkü Times Square bölgesine uzanan yeni bir tiyatro bölgesi hayal etti. Brownstone evleri yıkıp, yerine tiyatrolar inşa etti. 1923’e kadar çoğu tamamlandı, 1928’de Barrymore Tiyatrosu ile yapı tamamlandı.
Ancak Lee’nin bir lider olarak parlak olduğu söylenemezdi. Okuma yazma güçlüğü çekiyor, günlük solaryum seanslarına giriyor ve kardeşi J.J. tarafından “dolandırıcı” olarak tanımlanıyordu. J.J. ise oyunculara zorbalık yapan, para hırsıyla yanıp tutuşan bir karakterdi. İkili birbirinden o kadar nefret ediyordu ki, aynı binada çalışmıyor; karşılıklı iki binadan birbirlerine gözdağı veriyorlardı.
Kayıp Mirasçılar, Sahte Eşler ve Arka Sokak Evlilikleri
1962’de John Shubert adlı son varis öldüğünde geride skandallarla dolu bir miras bıraktı. “Dul 1” ve “Dul 2” arasında yıllarca süren bir vasiyet davası başladı. Gizli bir ailesi ve çocukları olduğu ortaya çıktı. Bu kaosu çözen isim, Shubert’in avukatı Gerald Schoenfeld’ti. Bu hamlesi, onu Shubert Organization’un tepesine taşıdı.
Yeni dönem “Shubert’leri” olan Schoenfeld ve Bernard Jacobs, 1970’lerde Shubert Foundation adlı sözde hayır kurumunu kurdular. Vergi muafiyetleri ve bağış adı altında büyük paralar dönerken, Broadway’in en kârlı tiyatroları onların elinde kaldı.
1980’lerde Çöküş: Perde Kapanıyor mu?
1980’lerin başında Broadway’de 39 tiyatronun 15’i karanlıktı, diğerleri ise kapanma eşiğindeydi. Marriott Oteli için Death of a Salesman ve Long Day’s Journey Into Night gibi klasiklerin sahnelendiği tiyatrolar yıkıldı. Ne bir peep show ne de bir bar yıkıldı, sadece kültür yıkıldı.
Yine de Bir Umut: Işıklar Yeniden Yanıyor
Her şey bu kadar karanlıkken bile Broadway mucizeleri doğurmaya devam etti: Sunday in the Park With George, Joe Turner’s Come and Gone, Angels in America gibi yapımlar tiyatronun hâlâ hayatta olduğunu kanıtladı.
1990’larda Disney’in New Amsterdam Tiyatrosu’nu restore etmesiyle Broadway bir kez daha dirildi. Yine de her neslin Times Square’i, bir öncekinin çöküşü üzerine kurulmuş gibi: biraz şaşaa, biraz çürüme.
Broadway: “The Fabulous Invalid”
1938’de George S. Kaufman ve Moss Hart, Broadway için “the fabulous invalid” (görkemli ama hasta) tanımını yapmıştı. Aradan geçen onca yıla rağmen bu ifade hâlâ geçerli. Her şeye rağmen Broadway, sahneleriyle, sokaklarıyla ve çelişkileriyle hayatta.
Yazan Frank Rich, New York Magazine’in başyazarı – 14 Nisan 2025 | Çeviri & Uyarlama: MaxiMagazin