fbpx
Georg Baselitz ©Martin Mueller scaled e1728544327143

George Baselitz’in Gizemli Dünyası

Sabancı Üniversitesi Sakıp Sabancı Müzesi (SSM), 13 Eylül’den itibaren Akbank Sanat’ın desteğiyle Alman sanatçı George Baselitz’in eserlerine ev sahipliği yapıyor. “Georg Baselitz: Son On Yıl” başlıklı sergi, sanatçının yakın dönemde ürettiği yüze yakın büyük boyutlu resim ve heykeli kapsıyor ve SSM’nin tüm galeri alanlarında ve bahçesinde sergileniyor.

1970’ler ve 60’larda avangart sanatta, birçok sanatçı soyut ve kavramsal eserler yaratırken Baselitz figürü ön plana çıkararak farklı bir sanatsal duruş sergiledi. Onun eserlerinde figürler, yoğun renk paletleriyle duygularla birleşiyor ve bu, onun avangarda gerçek bir üslup oluşturmasını sağlıyor.

Baselitz, soyutlamayı bir kenara bırakarak Alman dışavurumculuğuna yeni bir ses getirdi. İkinci Dünya Savaşı sırasında Doğu Almanya’da büyüyen sanatçı, ilk dönem eserlerinde savaşın yarattığı baskıyı grotesk figürlerle ifade ediyordu. Zamanla, insan duygularını ve doğasını yansıtan eserlerini geliştirmeye devam etti. Rönesans ve maniyerizm akımlarına ilgi duyan Baselitz, figürleri baş aşağı resmetmeyi özgürleştirici bir strateji olarak tanımladı. Bu yöntem, sanatçının fırça darbelerine ve renklere odaklanmasını sağladı.

Beral Madra, serginin Baselitz’in yarım yüzyılı aşan sanat üretimini kapsamlı bir şekilde sunduğunu belirtiyor. Madra, “Bu on yıllık üretim, yarım yüzyıllık güçlü bir çalışmaya dayanıyor.” diyor ve Türkiye’deki dışavurumcu figüratif resim üretiminin önemine dikkat çekiyor.

Alman kültürü ve sanat

Baselitz’in eserlerinde, Alman kültürünün inceliklerini görmek mümkün. Sanatçının kültürel direnişi, eserlerinde kendini gösteriyor. Küratör Norman Rosenthal, Baselitz’in eserlerinin sürekli yenilenme ve yeniden keşfetmeyle tanımlandığını ifade ediyor. Rosenthal, sanatçının otobiyografik bilincinin eserlerinde hâkim olduğunu belirtiyor ve onun ikonik ters figürlerinin belleği temsil ettiğini vurguluyor.

Dışavurumculuğa yeni bir yaklaşım

Baselitz, 1969’dan bu yana baş aşağı resmettiği figürlere “imaj” adını veriyor. Bu figürler, gerçek yaşamın bir parçasından öte bir görsel ifade oluşturuyor. Baselitz, bu figürleri “motif” olarak tanımlayarak, konudan daha özgür bir alan yaratmayı amaçlıyor.

Baselitz, 1957’de Hochschule für Bildende und Angewandte Kunst’tan atıldıktan sonra Batı Berlin’de Hochschule der Künste’ye katıldı ve soyadını Baselitz olarak değiştirdi. Sanatçı, savaş sonrası dönemin popüler sanatından bağımsızlığını vurgulamak için “Pandemoni Manifestoları”nı yazdı. İlk kişisel sergisi, “Die große Nacht im Eimer” (Büyük Gece Çöp Kovasında) müstehcenlik suçlamaları nedeniyle skandal yaratmıştı.

“Kahramanlar” serisi

1960’ların başında Baselitz, Maniyerizm’in görsel araçlarını kullanarak “Kahramanlar” (Helden) serisini geliştirdi. Bu seride, yaralı figürler geçmişe ve savaş sonrası duruma göndermeler yapıyor. Uzatılmış bedenler ve küçültülmüş kafalar, savaş sonrası yenilmiş Alman askerlerini simgeliyor.

Baş aşağı figürler ve sanat tarihi

Baselitz’in figürleri ters çevirmesi, daha özgür resimlerin ortaya çıkmasını sağladı. Rosenthal, bu stratejinin, Alman dışavurumculuğu ustalarıyla tarih ötesi bir diyalog başlattığını belirtiyor. Bu ters çevrilmiş figürler, sanatçının figürü sonsuz değişimlerle kullanma yeteneğini gösteriyor.

1980’lerde Baselitz, sanat tarihinden referanslar ekleyerek büyük ölçekli heykeller yaratmaya başladı. 2015’te Avignon serisi, Venedik Bienali’nde sergilendi. Son yıllarda ise beden ve beden parçalarını resmetmeye yöneldi. Bu eserlerde, eller, ayaklar ve diğer uzuvlar sembolik anlamlar taşıyor.

Sergi, büyük boy resimler, heykeller ve gravürlerle dolu. İzleyiciler, Baselitz’in gizemli dünyasında ikonik figürlerini yenilikçi bir bakış açısıyla keşfetme fırsatı bulacak.

Magazin ve iş dünyasının seçkin bir haber kanalı olmak için çıktığımız bu yolda temiz tasarım anlayışımızı doğrulanmış haberlerimiz ile birleştiriyoruz.

Bizi Takip Edin